İngilizce tarihteki son Lingua-Franca olacak. Ostler, İngilizce’nin çöküşünü iki ayrı etmenin getireceğini söylüyor: Modern milliyetçilik ve teknoloji.

Dünya tarihinin kendini kabul ettirmede en başarılı dili kuşkusuz İngilizce olmuştur. Bütün kıtalarda konuşulan, okullarda ikinci dil olarak öğretilen, uluslararası bilim dili olarak yerleşmiş, iş hayatının ve popüler kültürün ortak dili olan İngilizce, birçoklarına göre yayılmasını sınırsızca sürdürecek. Oysa ki Nicholas Ostler’in tahminlerine göre İngilizce’nin sonu yakın.

Economist dergisinin kitap yorumları köşesinde yer alan habere göre Ostler, The Last Lingua-Franca: English Until the Return of Babel (Son Lingua-Franca: Karmaşanın Dönüşüne Kadar İngilizce) adlı eserinde bir dilin neden çökeceğini anlamak için onu yükselişe geçiren sebeplere bakmak gerektiğini söylüyor. Yazar, bir dil için en yaygın genişleme yollarının “fetih, ticaret ve devşirmek” olduğunu belirtiyor. Ne var ki bu nedenler bir Lingua-Franca’nın kalıcı yer etmesi için yeterli değil. Örneğin imparatorluklar sona erince Lingua-Franca’nın egemenliği de bitiyor (Sovyet bloğu ve Rusçada olduğu gibi).

İngilizce’yi daha önceki Lingua-Franca’lardan ayıran iki önemli özellik var. Her şeyden önce önemli bir rakibi yok. İkincisi, fetih, ticaret ve misyonerlikle yayılmış olmasına rağmen, varlığı artık baskı ve zorlamaya bağlı değil. Bu özelliklerine bakarak İngilizce’nin diğer Lingua-Franca’lar gibi sonunun gelmeyeceği hükmü verilebilir. Ne var ki Ostler, İngilizce’nin çöküşünü iki ayrı etmenin getireceğini söylüyor: Modern milliyetçilik ve teknoloji. 1990’lı yıllarda Hollanda’nın, bütün üniversite eğitiminin İngilizce olması fikrinden milliyetçi gerekçelerle vazgeçmesini hatırlarsak, Ostler’ın neyi kastettiğini daha iyi anlayabiliriz.

Ostler’a göre İngilizce’nin yerini bir başka dil almayacak; aksine, İngilizce tarihteki son Lingua-Franca olacak. Başka bir dil yerini almayacak, çünkü buna gerek olmayacak. Bilgisayarlı çeviri ve de ses tanıma teknolojilerinin gelişmesiyle yeni bir dil öğrenme zahmeti tarihe karışacak. Ostler sözü geçen teknolojilerin son elli yıl içindeki yavaş ilerlemesine atıfta bulunmakla beraber, bu sürenin dillerin evriminde lafı edilmeyecek kısalıkta olduğunu ekliyor. Dolayısıyla, herkesin istediği dilde konuşup yazdığı ve buna rağmen birbirini kolayca anladığı günler uzak değil.  

Kuşkusuz ki tarih, Ostler’ın dillerin milli sınırları hakkında yanılmadığını göstermiş durumda. Eğer Ostler teknolojik öngörülerinde de haklıysa, gelecek nesiller İngilizceyi, bugün bizim kaligrafi ya da Latinceyi gördüğümüz gibi görecekler: prestijli ve gelenekçi, ama kesinlikle vazgeçilebilir.